top of page

Amerikan Eğitim Sistemi mi Yoksa Japon mu? | Öğretimdeki Görünmez Açık: The Teaching Gap

Güncelleme tarihi: 11 Eyl

By David Emrich
By David Emrich

“Bir Japon sınıfında matematik dersi izliyorsunuz. Öğretmen tahtaya zor bir problem yazıyor, öğrenciler ise çözüm yolları üzerine hararetli tartışmalara başlıyor. Bir süre sonra hep birlikte yeni bir kavramın kapısını aralıyorlar.


ree

Şimdi sahneyi Amerika’ya taşıyalım: Öğretmen kavramı adım adım anlatıyor, örnekler çözüyor, öğrenciler not alıyor. İki farklı kültür, iki farklı öğretim anlayışı…


Sizce hangisi daha derin öğrenmeye yol açar?”

İşte James Stigler ve James Hiebert’in kaleme aldığı “The Teaching Gap” tam da bu sorunun peşine düşüyor. Kitap, yalnızca öğretmenlerin becerilerine değil, onların sınıfta uyguladığı öğretim kültürüne odaklanıyor.


ree


1. Öğretim Bir Kültür Meselesidir


Yazarların en çarpıcı tespiti: Öğretim sadece teknik değil, kültürel bir faaliyettir.


ree
  • Amerika’da dersler küçük bilgi parçalarına bölünüyor; öğretmen bilgiyi aktaran kişi, öğrenciler ise pasif alıcı.


  • Japonya’da ders, öğrencilerin birlikte düşünerek yeni bir kavram keşfetmesine imkân tanıyan bir süreç. Burada öğretmen “bilgi aktarıcı” değil, “rehber” rolünde.



2. Odak Noktası Öğretmen Değil, Öğretimdir


Daha iyi şoförler yetiştirmeye odaklanmak yerine, daha güvenli araçlar ve yollar tasarlamak gibi… Kitap, asıl meselenin ‘daha iyi öğretmenler’ değil, daha iyi öğretim sistemleri inşa etmek olduğunu savunuyor.



ree

  • ABD’de reformlar sık değişiyor ama öğretim kültürü aynı kalıyor.


  • Japonya’da ise yavaş ama istikrarlı bir gelişim var; çünkü sistem sürekli öğretimin kendisini iyileştirmeye odaklanıyor.



3. Lesson Study: Öğretmenler İçin Sürekli Gelişim Döngüsü


Kitabın önerdiği en güçlü model: Lesson Study. Bu yaklaşımda öğretmenler tek başına değil, bir ekip olarak çalışıyor:


  1. Öğrencilerin zorlandığı bir konu belirleniyor.

  2. Birlikte ayrıntılı ders planı hazırlanıyor.

  3. Ders uygulanıyor, diğer öğretmenler gözlem yapıyor.

  4. Hep birlikte değerlendirme ve iyileştirme yapılıyor.


Bu döngü, her dersin bir öğrenme fırsatına dönüşmesini sağlıyor. En önemlisi de, öğretmen bilgisini bireysel değil, kurumsal bir hafızaya dönüştürüyor.



Peki Biz Ne Öğrenebiliriz?


“The Teaching Gap” sadece Amerika ile Japonya’yı kıyaslayan bir kitap değil; bize şu soruyu sorduruyor:


“Bizim sınıflarımızda öğretim kültürü nasıl?”

“Öğretmenler birbirinden öğrenebiliyor mu, yoksa herkes kendi dersinde yalnız mı?”

Eğer eğitimde kalıcı bir değişim istiyorsak, geçici reformlardan çok, öğretimin kültürel dokusunu değiştirmeye odaklanmalıyız. Lesson Study gibi işbirlikçi modeller, bu dönüşüm için ilham verici bir yol olabilir.


Böyle bir versiyon hem merak uyandırıyor hem de okuyucuya kendi bağlamında düşünme fırsatı veriyor.



Yazar Hakkında


Ekrem BAŞARI, eğitim teknolojileri ve gamification temelli öğrenme alanlarında uzmanlaşmış bir stratejik eğitim danışmanıdır. Özellikle K12 çağındaki çocukların öğrenme motivasyonunu artırmaya yönelik projeler geliştirir.


ree

Türkiye'de ve globalde çeşitli özel kurumlarla çalışarak binlerce öğrenciye ulaşan Ekrem BAŞARI, aynı zamanda matematiksel düşünmenin küçük yaşta nasıl şekillenmesi gerektiği üzerine içerikler üretir.


Kurucusu olduğu Matematik KULÜBÜ üye öğrencileriyle, ortaokul çağındaki kardeşi ve yeğenleriyle geçirdiği zamanlar, hem akademik hem de pedagojik perspektifine sahada derinlik kazandırır.


Öğrenmenin bir oyun gibi hissettirilmesi gerektiğine inanır;  bu yüzden hazırladığı programlar, çocukların merakını ve içsel motivasyonunu tetikleyecek şekilde tasarlanır.



 
 
 

Yorumlar


bottom of page