YKS Şampiyonları ve Bulaşık Sırası: Başarı Hakkında Bize Söylenmeyenler
- Ekrem Başarı

- 12 Tem
- 5 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Kas
Sık sık sosyal medyada veya kadın programlarında şu tartışmaya denk geliriz: "Erkeklerin yarısı ev işlerinin büyük kısmını üstlendiğini iddia ederken, kadınların sadece yüzde üçü buna katılır."

Bu durum, psikolojide "Benmerkezcilik" (Egocentric Bias) olarak adlandırılan, insanların bir işteki kendi katkılarını abartma eğiliminin mükemmel bir örneğidir.
Türkiye'de bu önyargıyı en net hissettiğimiz yer sadece ev işleri değil, üniversitedeki "Grup Ödevleri"dir. Hani o 4 kişilik gruplarda herkesin "Slaytları ben hazırladım, sunumu ben yaptım, grubu ben sırtladım" diye düşündüğü ama aslında işin ucundan tuttuğu projeler...
Araştırmalar gösteriyor ki, bir gruptaki kişilere "Projeye yüzde kaç katkı sağladın?" diye sorulduğunda ve bu oranlar toplandığında, sonuç asla %100 çıkmaz; genellikle %130 veya %140 çıkar. Çünkü herkes, kendi döktüğü terin farkındadır ama arkadaşının harcadığı emeği (veya arka plandaki şans faktörlerini) görmezden gelir.
Kendi katkımızı bu denli abartmak, başarımızdaki "şans" faktörünü veya başkalarının görünmez desteğini hafife almamıza neden olur. "Tırnaklarımla kazıdım" derken, bazen rüzgarın da arkamızdan estiğini unuturuz.
Şansın Göz Ardı Edilen Gücü: Futbolcular ve Doğum Tarihleri

Başarıda şansın ne kadar büyük bir rol oynadığını anlamak için futbolcuları ele alalım. Bir Süper Lig futbolcusuna veya Milli Takım yıldızına bugünlere nasıl geldiğini sorduğunuzda, muhtemelen antrenmanlardan sonra yaptıkları ekstra çalışmalardan, hırslarından, onları keşfeden hocalarından veya ailelerinin "yemeyip yedirdiği" o fedakarlık dolu yıllardan bahsedeceklerdir.
Ancak, muhtemelen hiçbiri Ocak ayında doğmuş olmanın getirdiği şansı dile getirmeyecektir.
Oysa istatistiklere bakıldığında, profesyonel seviyeye ulaşmış futbolcuların şaşırtıcı derecede büyük bir kısmının yılın ilk aylarında doğduğu, yılın son çeyreğinde (Ekim-Aralık) doğanların ise azınlıkta kaldığı görülür. Yılın başında doğmuş olmak, profesyonel bir futbolcu olma ihtimalinizi katbekat artırabilir.
Bu adaletsizliğin nedeni, futbol altyapı seçmeleri ve yaş grubu kategorileri için (U12, U14 vb.) baz alınan tarihin genellikle 1 Ocak olmasıdır. Yılın ilk aylarında doğan çocuklar, aynı takvim yılı içinde ama yılın sonlarında doğan takım arkadaşlarına göre biyolojik olarak 10-11 ay daha büyüktür. Bu yaşlarda birkaç ay bile fiziksel gelişim, boy ve güç açısından devasa bir fark yaratır.
Bu erken gelen fiziksel avantaj, onların "daha yetenekli" sanılmasına, altyapı hocalarının gözüne girmesine, daha iyi takımlara seçilmesine ve daha kaliteli antrenman almasına yol açar. Yıllar geçtikçe bu avantajlar birikir ve profesyonel seviyeye gelindiğinde doğum günlerinin yılın başına yığılmasına neden olur.
Peki, herhangi bir yıldız futbolcu ocak ayında doğduğu için şükreder mi?
Muhtemelen hayır. Hepimiz, hayatımızı değiştiren bu tür "tesadüfi" şanslara karşı genellikle körüzdür.
Ocak Ayında Doğan Futbolcular
Cristiano Ronaldo – 5 Ocak 1985
Xavi Hernandez – 25 Ocak 1980
Gianluigi Buffon – 28 Ocak 1978
Andrea Pirlo – 19 Ocak 1979
Sergio Agüero – 2 Ocak 1988
Edgar Davids – 13 Ocak 1973
Riyad Mahrez – 21 Ocak 1991
Nemanja Vidić – 21 Ocak 1981
Frank Ribéry – 7 Ocak 1983
Şubat Ayında Doğan Futbolcular
Neymar Jr. – 5 Şubat 1992
Carlos Tevez – 5 Şubat 1984
Arda Güler - 25 Şubat 2005
Hakan Çalhanoğlu - 8 Şubat 1994
Ángel Di María – 14 Şubat 1988
Edinson Cavani – 14 Şubat 1987
Gérard Piqué – 2 Şubat 1987
Harry Redknapp (teknik adam olarak tanınır) – 2 Şubat 1947
Roberto Baggio – 18 Şubat 1967
Marek Hamšík – 27 Şubat 1987
Mart Ayında Doğan Futbolcular
Ronaldinho – 21 Mart 1980
Antoine Griezmann – 21 Mart 1991
Luka Modrić – 9 Mart 1985
Samuel Eto’o – 10 Mart 1981
David Silva – 8 Mart 1986
Marco Reus – 31 Mart 1989
Mesut Özil – 15 Mart 1988
Carlos Valderrama – 2 Mart 1961
Gary Lineker – 30 Mart 1960
En Büyük Piyango: "Coğrafya Kaderdir"
Hayattaki en büyük şansımız sorulduğunda genellikle ailemizden veya sağlığımızdan bahsederiz. Ancak İbni Haldun'un yüzyıllar önce söylediği gibi; belki de en belirleyici faktör coğrafyadır.
Dünya genelindeki verilere baktığımızda, bir insanın hayatı boyunca elde edeceği gelirin yaklaşık %50'sinin, yeteneği veya eğitimiyle değil, sadece hangi ülkede doğduğuyla açıklandığını görüyoruz.
Bu durumu anlamak için dünyanın kişi başına düşen geliri en düşük ülkesi olan Burundi'yi düşünün. Eğer gözlerinizi Burundi'de açmış bir bebekseniz, yıllık ortalama geliriniz sadece 730 dolar (yaklaşık 25.000 TL) civarında olacaktır.
Başarıda Yetenek ve Şansın Kesişimi
Birçok insan, başarılarında şansın büyük bir rol oynadığını belirtmekten rahatsız olur. Eğer sadece koşullarımızın bir ürünü isek, sıkı çalışmamız ve yeteneğimizin hiçbir önemi kalmamış gibi hissedilebilir.
Ancak gerçek şu ki, başarı için hem yeteneğe hem de şansa ihtiyacınız vardır.
Örneğin, sekiz atletizm dünya rekorunun yedisinde, rekoru kıran atletler rüzgar desteği almıştır. Bu atletler altın madalya kazanma yeteneğine sahipti, ancak dünya rekoru kırmak için biraz da şansa ihtiyaç duydular.
Rekabetin yoğun olduğu durumlarda, şansın önemi daha da artar.
Görünmez Faktör: YKS Şampiyonları ve O "Tek Soru"
Rekabetin zirvesini anlamak için Türkiye'deki üniversite sınavı (YKS) birincilerini düşünün. Geçtiğimiz yıl 3 milyondan fazla adayın ter döktüğü bu sınavda, Koç Üniversitesi – Ekonomi (İngilizce, Burslu) gibi en elit bölümlere sadece ilk 95 kişi girebildi.
Bir simülasyon yapsak ve bu derecelerin %95'inin zeka ve sıkı çalışma, %5'inin ise şans faktörüyle belirlendiğini varsaydığında bile, sonuçlar çarpıcıdır. Simülasyon, o "ilk 100"e giren öğrencilerin ortalama şans puanının 100 üzerinden 94,7 olduğunu gösteriyor.
Bu şu anlama geliyor: Şans, sonucun sadece %5'ini oluşturuyormuş gibi görünse de; şans faktörü tamamen ortadan kaldırılsaydı, o kürsüde gördüğümüz ilk 100 öğrenciden 90'ı orada olamayacaktı.
Rekabetin bu denli şiddetli olduğu bir ortamda; yıllarca ders çalışmak, yüzlerce deneme çözmek ve zeki olmak şarttır ama başarıyı garanti etmez. O gün sınav salonunun güneş alıp almadığı, yanınızdaki adayın burnunu çekip çekmediği veya bildiğiniz konudan gelen o tek soru...
Zirveye oynamak için yeteneğin yanında, muazzam bir şansa da ihtiyacınız vardır.
Şansın Göz Ardı Edilmesi ve Toplumsal Sonuçları
Genellikle iyi şansımızın farkında değilizdir, çünkü tanım gereği bu bizim yaptığımız bir şey değildir. Bu durum, başarılı insanların dünyayı adil olarak görmesine ve kendilerinden daha az başarılı olanları daha az yetenekli veya daha az çalışkan olarak değerlendirmesine yol açar. Bu bakış açısı, onların cömert olmaya ve topluma geri vermeye daha az eğilimli olmalarına neden olur.
Oysa bir ülkenin sunduğu imkanlar, önceki nesillerin çabalarıyla inşa edilmiştir.
İyi haber şu ki, şanslı koşullarımızı kabul etmek sadece gerçeklikle daha uyumlu olmamızı sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bizi daha sevimli yapar.
Bir çalışmada, bir biyoteknoloji girişimcisiyle yapılan röportajın transkriptini okuyan katılımcılar, girişimcinin başarısını şansa bağladığı versiyonu okuduklarında, girişimciyi daha nazik bulmuş ve onunla yakın arkadaş olma olasılıklarının daha yüksek olduğunu düşünmüşlerdir.
Şanslı olayların farkındalığımızı artırmak, minnettarlık duymamızı sağlayarak bizi daha mutlu da edebilir.
Başarıya Giden Paradoksal Yol
Çocuklarınıza rehberlik ederken, onlara taşıması zor ama kıymetli bir paradoksu aşılamanız gerekir.
Onları, sanki kaderleri tamamen kendi ellerindeymiş, başarıları yalnızca kendi zekaları ve alın terlerine bağlıymış gibi çalışmaya teşvik edin. Bu inanç, sabah yataktan kalkmaları ve zorluklarla mücadele etmeleri için ihtiyaç duydukları yakıttır.
Ancak aynı zamanda, kulağına gerçeği fısıldamayı da ihmal etmeyin: "Bu hikayede senin dışındaki faktörlerin de rolü var."
Bunu öğretmek neden mi önemli? Çünkü bunu bilen bir çocuk, zirveye çıktığında "Ben yaptım!" diyerek kibre kapılmaz; bunun yerine rüzgarın da arkasından estiğini bilir ve minnet duyar.
İşler ters gittiğinde ise "Ben yetersizim" diyerek kendini hırpalamaz; bazen şartların olgunlaşmadığını anlar ve yeniden deneme gücü bulur.
Gerçek başarı, sadece tepeye tırmanmak değildir. O tepeye ulaştığında, sahip olduğu şansın (ailesinin, sağlığının, doğduğu zamanın) farkına varmak ve bu şansı, o kadar şanslı olmayan başkaları için bir merdiven haline getirmektir.
Ekrem BAŞARI
Eğitim DANIŞMANI
Matematik KULÜBÜ


Yorumlar