top of page

Herkes hayatta etkili olmak ister, ama çok az kişi bu bilimsel yolu bilir...

Dünya genelinde matematikte en yetenekli öğrencilerin ve uzmanların, daha az başarılı olanlardan farklı bir yaklaşım benimsediği ortaya çıktı.


Bu kişiler özel yeteneklerden bağımsız paylaşacağım bazı fikir ve çalışma biçimlerini erken yaşlarda benimsiyorlar.


Bu fikirleri genellikle arkadaşlarından veya ailelerinden öğreniyorlar, çünkü bunlar okul sistemi içinde nadiren paylaşılıyor.


ree

Matematik KULÜBÜ’nde öğrencilere matematiğe, öğrenmeye farklı bir şekilde yaklaşmalarını sağlayacak bu bilgileri verdiğimizde, öğrenme yollarının ve başarılarının tamamen değiştiğini gördük.


ree

Daha da önemlisi, matematiği anlamaya yönelik bu farklı ve daha etkili yaklaşımı herkes öğrenilebilir. Değişen yaklaşımın etkisi oldukça geniş kapsamlıdır; araştırmalar, başarılı öğrenciler yetiştiren bu uygulama ve sistemlerin aynı zamanda insanların yaşamlarını da iyileştirdiğini göstermektedir.


Bu değişim, meta-bilişsel eylemlerle başlar ve insanların daha iyi problem çözücüler, iletişimciler ve sorgulayıcılar olmalarını sağlar; motivasyonlarını artırır, daha kaliteli ilişkiler kurmalarına ve işlerinde daha başarılı olmalarına yardımcı olur.

Öğrenciler için de etkileri aynı derecede dikkat çekicidir, başarılarında önemli artışlar sağlar ve bu fayda tüm yaş gruplarında ve derslerde geçerlidir.


Eğitimcilerle yaptığım çalışmalarda, çoğunun meta bilişi sadece "kendi düşünceleriniz üzerine düşünme süreci" olarak gördüğünü fark ettim.


Ben ise bunu "öğrenmeyi öğrenmek" ve "hayatta etkili olmayı öğrenmek" olarak tanımlamayı tercih ediyorum.


Meta biliş, yaratıcı, bağımsız, öz düzenleyici ve esnek bir problem çözücü olma yolunda gelişmenin temel parçasıdır.

Meta biliş uygulamalarının öğrenme ve başarı üzerindeki olumlu etkisini gösteren kanıtlara rağmen, bunların matematik derslerinde nadiren kullanıldığını görüyorum. Bu fikirlerin ofis veya ev ortamında düzenli olarak teşvik edildiğinden de şüpheliyim. Bu meta bilişsel öğrenme eksikliğinin, matematik ve diğer alanlarda uzun vadeli bireysel başarı üzerinde ciddi sonuçları vardır.


Neyse ki, hepimizin kullanabileceği çeşitli stratejiler mevcut. Bunları bu yazıda paylaşırken, sizi öğrenmenizi ve yaşamınızı geliştirecek bir meta biliş yolculuğuna davet ediyorum.

Yeni Bir Biliş Teorisi


1979 yılında Stanford Üniversitesi psikoloji profesörü John Flavell, meta biliş teorisini ortaya attığından beri araştırmacılar bu teorinin etkisini inceliyorlar.


"Meta" kelimesi, Yunanca'da "ötesi" anlamına gelen bir ön ektir ve meta biliş, planlama, izleme ve değerlendirme gibi düşünmenin ötesine geçen önemli süreçleri kapsar.


Flavell'in tanımladığı meta biliş; kendimizi bilmeyi, eldeki görevi anlamayı ve strateji bilgisini kapsayacak şekildedir. Bu nedenle meta bilişin problem çözmeyi desteklemesi, matematiksel çeşitliliği artırması ve iş performansını geliştirmesi şaşırtıcı değildir.


Bu bölümün başında, meta bilişsel ve matematiksel açıdan zengin bir bakış açısı kazandıracak stratejileri paylaşıyorum, böylece eğitim hayatında bunları kullanabilirsiniz.



2015 yılında yapılan geniş kapsamlı bir Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), 15 milyon öğrencinin öğrenme yaklaşımlarını ve bunların matematik başarısıyla ilişkisini değerlendirdi. Matematikte OECD ülkelerinin ortalamasının 490, tüm ülkelerin ortalamasının 461 puan olduğu 2015 PISA’da Türkiye ancak 420 puan alabildi. (Kaynak)


Sonuçlar, matematiğe ezberci yaklaşan öğrencilerin dünyadaki en düşük başarıyı gösterdiğini ortaya koydu.

En başarılı öğrenciler ise "ilişkisel" veya "öz izleme" yaklaşımını benimseyenlerdi. Bu öğrenciler öğrenme yaklaşımlarını, fikirleri birbiriyle ilişkilendirmeye odaklı olarak tanımladılar (bunu ilerleyen yazılarımda detaylı ele alacağım) veya kendi öğrenmelerini nasıl izlediklerini anlattılar; her iki yaklaşım da özünde meta-bilişseldir.


PISA sınavlarını dünya çapında düzenleyen ve uygulayan uluslararası kuruluş olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), "öğrencilerin potansiyellerini gerçekleştirmeleri ve toplumlarının ve gezegenin refahına katkıda bulunmaları için ihtiyaç duydukları bilgi, beceri, tutum ve değerleri" tanımlayan bir "2030 öğrenme pusulası" geliştirdi. Meta-bilişsel beceriler, öğrencileri hem yerel toplumlarında hem de dünyada etkili şekilde işlev gören ve anlamlı katkılar sunabilen bireyler olarak geliştirmede merkezi bir rehberlik rolü oynuyor.



John Hattie, birden fazla bilimsel çalışmayı birleştirerek geniş çapta uygulanabilir sonuçlar bulmayı amaçlayan meta-analizler yürüten bir araştırmacıdır. Hattie, eğitimdeki farklı yaklaşımları inceleyen ve her birine bir etki büyüklüğü atayan çığır açıcı bir çalışma gerçekleştirdi. Etki büyüklüğü, iki değişken arasındaki ilişkinin gücünü gösteren bir değerdir.


İlgili makale: Visible Learning


Hattie, eğitim yaklaşımları ile öğrenci başarısı arasındaki ilişkiyi inceleyerek, farklı yöntemlerin başarıyı ne ölçüde etkilediğini ortaya koydu. 70.000 çalışma ve 300 milyon öğrenciden elde edilen verilerle 138 farklı eğitim yaklaşımını analiz etti. Bu yaklaşımların ortalama etki büyüklüğünün (Cohen'in d katsayısıyla ölçülen) 0,40 olduğunu tespit etti. Böylece, hangi yaklaşımların daha etkili olduğunu belirlemek için tüm yöntemlerin etkinliğini bu referans noktasına göre değerlendirmeye karar verdi.


Yaklaşımlardan biri, 1,33'lük bir etki büyüklüğüyle diğerlerinden açık ara öne çıktı: öğrencilerin kendi ilerlemelerini bildirmesi. Yüksek etkili olduğu kanıtlanan diğer eylemler ise sınıf içi tartışmalar (0,82), öğrencilerin üstbilişle etkileşimi (0,75) ve problem çözme öğretimi (0,68) oldu. Bazı yaklaşımların etki büyüklüğü ise kullanımlarını haklı çıkaramayacak kadar düşüktü: bireyselleştirilmiş öğretim (0,23), dış hesap verebilirlik sistemleri (bölge tarafından dayatılan testler olarak düşünüyorum!) (0,31) ve yetenek gruplandırması (0,12). Hattie'nin meta-analizleri binlerce çalışmayı özetlediği için yaklaşımların farklı uygulama biçimlerinin ayrıntılarını vermiyor, ancak hangi yaklaşımların kullanılmasının daha önemli olduğuna dair istatistiksel açıdan güçlü ipuçları sunuyor.


Kategorilerden sadece biri "üstbiliş" olarak adlandırılmış olsa da, en büyük etkiye sahip olan eylem, öğrencilerin kendi ilerlemelerini bildirmesi özünde üstbilişsel bir aktivitedir. İlerleyen yazılarımda öğrencilere bu önemli fırsatı sunmanın çeşitli yollarını paylaşacağım.


Sınıflarda ve iş yerlerinde, meta-bilişsel stratejileri öğrenmiş kişileri öğrenmemiş olanlardan ayırt etmek oldukça kolaydır. Hepimiz zorlu problemlerle karşılaştığında cesareti kırılan, başarısız olacağını düşünen ve engeller karşısında pes eden insanlarla muhtemelen karşılaşmışızdır. Benzer şekilde, kendilerinden farklı fikirlere kapalı olan, bu fikirleri bastırmaya çalışan veya farklı düşünceler ifade edildiğinde kendi sesini kısan insanları da tanıyoruz.


Bunun aksine, meta-bilişsel stratejileri öğrenmiş kişiler doğal bir merak duyar, sürekli öğrenmeye heveslidir ve farklı bakış açılarına değer verir. Bir problemle karşılaştıklarında, mevcut bilgilerini ve öğrenmeleri gerekenleri değerlendirebilir veya daha önce edindikleri çeşitli stratejiler arasından en uygun olanı seçebilirler. Dahası, problem çözme ve öğrenme sürecinin kendisinden zevk alırlar. Bu karmaşık üst düzey problem çözme, zihniyet ve planlama süreci, meta-bilişsel düşünce sırasında beynimizin ön prefrontal korteksinde gerçekleşir.


İnsanlar meta-bilişsel olmayı öğrendiklerinde, sadece problem çözme becerilerini geliştirmekle kalmazlar; aynı zamanda daha iyi sosyal davranışlar geliştirir, daha etkili iletişim kurar, daha fazla empati gösterir ve daha güçlü yönetici kontrol becerileri kazanırlar. Bazı kişiler bu farklı düşünme biçimlerini öğrenerek hayatları boyunca karmaşık bir zihniyet ve üst düzey düşünme kombinasyonunu etkin hale getirir, böylece daha başarılı bireyler olurlar. "Beyin temelli öğrenme" uzmanları Donna Wilson ve Marcus Conyers'ın güzel bir benzetmeyle ifade ettiği gibi, bilişsel işlevler müzisyense, meta-biliş şeftir.


Meta-bilişsel bir yaklaşımın yaşam ve iş hayatında üç farklı alanda potansiyelini görüyorum. İlk olarak, meta-bilişle en yaygın ilişkilendirilen alan, kendi öğrenme sürecimiz ve etkileşimlerimiz hakkındaki öz farkındalığımızdır. İngiltere ve ABD'de öğretmenlere verilen eğitimlerde onlardan sıklıkla verdikleri bir ders üzerine düşünmeleri istenir.


Bu alıştırma çarpıcı şu gerçeği gösteriyor: Bazı öğretmenler olağanüstü derecede düşünceliler ve derslerin ayrıntılarını hatırlar, öğrencilerle farklı etkileşim kurma yollarını değerlendirirler, sınıf içi etkileşimleri derinlemesine inceler ve bu etkileşimlerdeki kendi rollerini sorgularlar. Diğerleri ise neredeyse hiç düşünmez, sadece derslerin "iyi" geçtiğini söylemekle yetinirler. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, daha etkili ve genellikle eğitimde liderlik pozisyonlarına gelen öğretmenler, her zaman bu düşünceli kişilerdir. Daha da önemlisi, bu öz-düşünüm becerisi hepimizin öğrenebileceği (öğretmenler, veliler ve diğerleri tarafından) ve geliştirilebileceği bir yetenektir.


Meta-bilişin ikinci yönü, göreve odaklanmanın farklı yollarını, çözüm sürecine istekli olmayı ve bu süreçte nelerin gerektiğini düşünmeyi içerir. Meta-bilişsel bir kişi sistematik şekilde düşünür; soruyu yeniden değerlendirir, ihtiyaç duyduğu bilgileri belirler, düşüncelerini seslendirir veya problemi basitleştirir. Çeşitli stratejiler geliştirip bunlar üzerinde düşünmüş biri, en uygun yöntemi seçebilir veya farklı yaklaşımları deneyebilir.


Meta-bilişin üçüncü yönü, kişinin kendi ilerleme değerlendirmesini, izlemesini ve hedeflere ulaşmak için gerekenleri belirlemesini kapsar. Öğretmenler ve veliler, öğrencilerin nereye ulaşması gerektiğini ve oraya nasıl varacağını belirlemede kritik rol oynar. Eğitim liderleri Paul Black ve Dylan William, "öğrenme için değerlendirme" adını verdikleri bir yaklaşım önerdiler. Bu yaklaşımı, öğrencilere şu anki durumlarını, olmaları gereken noktayı ve aradaki boşluğu nasıl kapatacaklarını iletmek olarak tanımladılar. Kendi öğrenmelerini düzenleyen sorumlu öğrenciler yetiştiren bu bilgi, ne yazık ki matematik sınıflarındaki değerlendirmelerde pek yaygın değildir. İlerleyen yazılarda, öğrencilerin bu önemli fırsattan yararlandığı örnekleri paylaşacağım.



Yazar Hakkında


Ekrem BAŞARI, eğitim teknolojileri ve gamification temelli öğrenme alanlarında uzmanlaşmış bir stratejik eğitim danışmanıdır. Özellikle K12 çağındaki çocukların öğrenme motivasyonunu artırmaya yönelik projeler geliştirir. Türkiye'de ve globalde çeşitli özel kurumlarla çalışarak yüzlerce öğrenciye ulaşan Ekrem BAŞARI, aynı zamanda matematiksel düşünmenin küçük yaşta nasıl şekillenmesi gerektiği üzerine içerikler üretir. Kurucusu olduğu Matematik KULÜBÜ üye öğrencileriyle, ortaokul çağındaki kardeşi ve yeğenleriyle geçirdiği zamanlar, hem akademik hem de pedagojik perspektifine sahada derinlik kazandırır. Öğrenmenin bir oyun gibi hissettirilmesi gerektiğine inanır; bu yüzden hazırladığı programlar, çocukların merakını ve içsel motivasyonunu tetikleyecek şekilde tasarlanır.



Kaynakça

  • Hattie, J. (2009). Visible Learning: A Synthesis of Over 800 Meta-Analyses Relating to Achievement. Routledge.

  • Wilson, D., & Conyers, M. (2016). Teaching Students to Drive Their Brains: Metacognitive Strategies, Activities, and Lesson Ideas. ASCD.

  • Black, P., & Wiliam, D. (1998). Assessment and Classroom Learning. Assessment in Education: Principles, Policy & Practice, 5(1), 7-74.

  • Boaler, J. (2016). Mathematical Mindsets: Unleashing Students' Potential through Creative Math, Inspiring Messages and Innovative Teaching. Jossey-Bass.

  • Dweck, C. S. (2006). Mindset: The New Psychology of Success. Random House.

  • Flavell, J. H. (1979). Metacognition and cognitive monitoring: A new area of cognitive-developmental inquiry. American Psychologist, 34(10), 906-911.

  • Schraw, G., & Dennison, R. S. (1994). Assessing metacognitive awareness. Contemporary Educational Psychology, 19, 460-475.

  • Bransford, J. D., Brown, A. L., & Cocking, R. R. (Eds.). (2000). How People Learn: Brain, Mind, Experience, and School. National Academy Press.

  • Veenman, M. V. J., Van Hout-Wolters, B. H. A. M., & Afflerbach, P. (2006). Metacognition and learning: Conceptual and methodological considerations. Metacognition and Learning, 1, 3-14.

  • Zimmerman, B. J. (2002). Becoming a self-regulated learner: An overview. Theory Into Practice, 41(2), 64-70.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page